Yaşanmış anların yorgunluğu vurmuş bedenine.
Elma yiyen insanlığın tövbesizliğinde gömüldü insanlık.
Bir kadeh üzüme sarılan dertlerin naraları
aşınmış masalarda psikologlar
ölmüş ruhların durumu stabil.
Dillerde kulakları dolarken aklı burnundan akan Stalin sözleri.
Günlerdir buzlukta duran kadın dırdırı bekler evde.
Vahim bir kuş ötüşü ardında hayatın seni bekleyen.
Yeni çözülmüş kelimeler dökülürken başını çevirdiğin duvarlarda...
- Boya vakti gelmiş...
Yemek hazır unutulmamış ekmeği bandığımız suyuna.
Beyin boşluğunda dolanırken akıl, otobüste bakan kadına takıldı.
Güzel miydi karısından?
Güzeldi işte be! Olmasa bile farklıydı.
Sofra kalktı, duvarlar dökülüyor.
Bir flüt bile alamadığı çocuklar yatmış.
Sayıları farklı aynı güne uyanmak için yatmalı.
Soğuk yatağın en karanlık köşesinde,
Doğal gazın kesik gürültüsünde
Duvarlar dökülüyor.
Ninni uğultusunda kapanıyor gözler.
-Boya vakti gelmiş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder