O küçük parkın tek bankında oturan adamı ömrüm boyunca unutmayacağım. Göbeğine kadar çekilmiş pantolonu, askılı kemeri ve fazla kalmamasına rağmen özenle arkaya yatırdığı saçları. Ama bütün bunlar değildi asıl unutturmayan bu adamı bana. Her gün öğle vakti gelir akşama kadar hiç bir şey yapmadan otururdu o bankta. Arada rüzgar esince de o karelin ceketinin iç cebinden tarağını çıkarır, yılmadan düzeltiveriyordu saçlarını. Bütün bunlar bir yana hep bir şeyler mırıldanırdı kendi kendine. Daha sonradan anladım bu bekleyişi ve söylediklerini.
Hatıralar kadardır hayat, kısa ya da uzun hiç fark-etmez Bizler ölümlüyüz bu dünyada, hatıralar değil. Süslü bir kitap kapağı olmaya gerek yok, yazar zaten bıraktı seksenlerde yazmayı. Üzerinde tam oturmuş bir takım elbise ya da yanında bir güzel. Kırmızı ruju hep sevdim. Ama aşık olmadım hiç bir zaman gerçek bir dudağa. Süslü bir kitap kapağı gibi olmalı şu sıralar hayat, boş ve 'okunduğu kadar anlamsız'.
*1Dün için özür dilerim
Şimdi işten çıktın Beşiktaş'tasın. demişti şair bir özür satırlarında. Yalan olmasın da 'okuduğum kadar anlamsız' kaldı.
Yüzlerimizde bakışları var. Anlatmamız gerekenler var hala. Ölüm yakınken bile uzatıveriyosun elini o umut ağacının en meyvesiz dalına. Yıllarca bıkmadan usanmadan umut ettin her yapmadığın için. Zor muydu? Harfler kelimelere döndü, kelimeler cümlelere. Bense hep umuttan yol aldım uzamadan.
*2Bir sağlık,bir sevinç, bir umut
Onlarda neredeyse gitti gider.
Bu sokaklara ne demeli. Ne zaman çıktı bu arnavut kaldırımlar? Telaşa bak hele! Cebimdeki saat durmuş! Neden hala dem vuruyorum zamana? Bu hiç sevmediğim parkın içinde neden oturuyorum? Hava kararıyor. Peki ya bugün saat kaç?
Yaşar Özer
dip not: *1Cemal Süreya/Özür *2Cahit Sıtkı Tarancı/Bir Umut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder