Yaşamımızın içinde saklı kalan duygularımızın sebebini
her zaman bize yüklenmeye çalışılan bilgi kirliliğine bağladım. Gençken, hatta
çocukken beynimize sokulmaya çalışılan diktalar bizleri kutuplaşmaya itti.
Kimimiz kucak açtık o düşüncelere kimimiz karşısında durduk. Asla özgür
düşünceyi öğrenemedik ve asla öğrenemeyeceğimizi öğrendik. Başkalarının
düşünceleri ile prangalanmış düşünceler üretmeye başladık. İdeoloji diye
nitelendirilen birkaç harften oluşan kelimenin esaretine kapıldık. Aslında o
kelimeye anlamını bizler, yakın dostlarımızın kanlarıyla verdik. Ete, kemiğe
büründürdük. İçi boş bir fıçıyı boyadık. Kral çıplak demeye korktuk. Kendi
çıplaklığımızın ortaya çıkmasından korktuk. Kendi putlarımızı var ettik, sonra
onlara yeni kanlarla anlam yükledik. Bizler birbirimizi ötekileştirirken, suçu
başkalarına atmayı tercih ettik. Her birimizin eline kan bulaştı ama bizler
katil olduğumuzu söyleyemedik. Kimimiz dokuz ışığın, kimimiz altı okun, kimimiz
farklı ışıkların tutsağı haline geldik. Consensus kurmayı değil de ayrılmayı
seçtik. Kendimize insanüstü kıyafetler bulduk. Firavun olduk. Belki doğrudan
kimsenin canını yakmadık ama yakanlara çanak tuttuk. Çıkarlarımız bizim
insanlığımız oldu. Cemil Meriç gibi düşünemedik. Che Guavera olduk, Deniz
Gezmiş olduk, Alpaslan Türkeş olduk, Führer olduk, Mussolini olduk, Mustafa
Kemal olduk, İsmet İnönü olduk, Karl Marx olduk, Recep Tayyip Erdoğan olduk ama
hiçbir zaman insan olamadık. Onların yaptıkları doğruların ve yanlışların
esaretinde kendi prangalı özgürlüğümüzü oluşturduk. Bizler sorumluluktan kaçıp
tüm yükü onların üstüne atmayı tercih ettik. Çünkü bizler; kendimiz olmayı
unuttuk. Her seferinde yeni putlar oluşturmayı sevdik, seçtik, mecbur kaldık.
Başkalarının düşünceleri arasında düşünmeye çalıştık. Vicdanımıza olan
saygımızı unuttuk. Kendi muhasebemizi yaptığımızda ortaya çıkan hatalarımızı;
“ama öyle söylemişti….” Sözleriyle paspas altı ettik. Vicdanımıza rüşvet
verdik. Rüşvetler rüşvetleri takip ederken nefsimizin kölesi olduk. Artık
kendimiz değil, bedenimizde oluşturduğumuz varlık olduk. Yaşamımızı o varlığa
bağlı olarak sürdüren asalak haline geldik. Bir sürü kişinin sözlerini
ezberledik, ideolojilerini sular seller gibi öğrendik. Kendimize kalıp aradık.
Tam olarak bilmediğimiz, önümüze konulanlar kadar öğrendiğimiz kalıpların
içinden seslendik. O an ikiyüzlü olmaya adım attık. Aynada bile bir başkasını
gördük. Doğrunun ne olduğunu değil de, bizim doğrumuzun karşı taraf için de
nasıl doru olduğunu öğretmeye çalıştık. Bütün bunlar içinde ise; Amerika zencilere,
kıtasının yerlilerine, başka ülkedeki bireylere zulüm ve katliam yaptı. İsrail
hiç bilmediği, hakkı olmayan topraklarda insanları doğradı. Rusya, özgürlük
mücadelesi içinde olanlara karşı özgürlük değil kan dolu acılar verdi. Almanya
ırkçı hareketlerin önüne geçemedi. İspanya kendi halı ile bir türlü barışamadı.
Güney Amerika, Afrika kan gölleriyle doldu. Mısır, Suriye, Irak’ta birbirini
katleden insanlar türedi. İran, halkına despotça yönetim sundu. İngiltere ve
benzeri ülkelerde sınıfsal ayrılıklar devam edip, krallıklar yıkılmadı. Türkiye
terör illeti ile can verirken, 60 dönemi, 70 dönemi, 80 dönemi gençliği
birbirini yok etti. Dünya kana doymuşken, insanlık askıya alınarak, bizler daha
çok kan istedik. Zamanı geldi; solcu-sağcı, yeri geldi; şeriatçı-laik, yer
geldi; komünist-faşist, yeri geldi; liberal-sosyal demokrat olduk. Ama asla tek
yürek olamadık zira bizler birbirimizi tanıyamaz olduk. Aptallaştık, menfaat
düşkünü asalaklar olduk. Kukla olduk lakin kabul etmedik. Bütün bunların içinde
kardeşçe yaşamayı seçemez hale geldik, kör edildik.
Yazılacak onca şeyin olduğu zamanlarda susmayı tercih
ettik, kalemlerimizin mürekkebine kan koyduk. Yazılarımıza kanla devam ettik.
İnsanlığımızın satılabileceğini gösterdik. Bizler doğruyu değil kendi doğrularımızın
peşine takıldık. Dünyada bu kadar şey yaşanırken suçlu aradık, suçlunun
kendimiz olduğunu söyleyemedik.
Söyleyemeyeceğimiz, yazamayacağımız, insan olamayacağız.
“Nasıl
Olacağını Bilmiyoruz!”
Sevgi ve Saygılarımla;
Kubilay ÖZER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder