Kül

Canın canana bıle yenık dustugu hayallerin kül olup gittiği zamanları hatırlar gıbıyım..Köy merkezınde kı büyük alanda bütün çiftler toplaşır geceye kadar muhabbet eder sabaha kadar da açık hava sineması kurulur onunla ilgilenirdik.Ta ki yağmurun bizi rahatsız edeceği şekilde yağmaya başlayana kadar.Sonra herkes evlerine dağılırdı. Kış geceleri köy sokaklarında kızarmış kabuklu fıstık ve sobalarda közlenmiş patates kokuları yerini alırdı. Bir de gözden uzak köşelere çekilmek isteyen bir kaç genç.İşte onlardan biri de bendım.Daha 19 yaşında olmanın verdıgı bır enerjiyle arkadaşlarla sigara içmeye kaçmıştık.

Babamın sigara kelimesinin geçtiği cümleyi bile söylememesi onun sigarayla olan problemini ortaya koyuyordu aslında. Bende deli cesareti takılmıştım çocukların pesine.Kuytu bir köşede uzanıp yağmurun ıslatmadığı noktaları yakalayarak çökerdik hemen.Gözlerimize şölen yaşatırdık adeta. Kar ve yağmurun havada ki müthiş ahengi bizi bizden alıyordu. Bazen köyden başka arkadaşlarda bize katılırdı tıp ki o gün ki gibi. Ahmet “birileri geliyor sessiz olun!” demesıyle başlamıştı hersey. Hepimiz saman balyasının arkasına saklanmış kimin geldiğine dikkat kesilmiştik.Birkaç adım sesi duyuluyordu artık gelen kişilerin nefes alışverişlerinden oluşan buhar kütlelerini bile görür olmuştuk. Sonra bir ses bütün karanlığı ve sessizliği bozdu.
“Kızlar şu balyanın arkasına gecelımde Ahmetler birazdan gelir.”
Herkes çok rahatlamıştı çünkü bu Su’nun  sesiydi.Çocuklar derin bir iç çektiler. Ben ise Su’nun 5 yıl önce şehire giden yan komşumuzun kızı olduğunu düşündüm. O zamanlar ailesinin durumu kötüleşmıs birkaç hayvan ve tarlalarını satınca Su’yu okutamaz olmuşlardı bu yüzden şehirde ki yatılı kız okuluna yollamışlardı. Samanların arasından Su kendini göstermişti. Ama bu Su olamazdı. Çehresinden saçlarına bütün uzuvları değimişti.Serpilmiş genç bir kız olmuştu.

Ben bir önce ki gün şehire traktörü yaptırmaya indiğimde geri dönmüştü, sanırım okulu da bitmişti.Ahmetlerin bugün neden ısrar ettikleri ortaya çıkmıştı sonunda.Su karşımdaydı bütün endamıyla.Ona biran da hayran kalmıştım. Köyde ki hic bir kıza benzemiyordu. Saçları diğerleri gibi değildi gece karanlığında bile parlıyordu en azından benım gözümde büyümeye başlıyordu.
Kızlarında bize katılmasıyla daha da eğlenceli bir hal almıştı muhabbet. İşin içine sigara dısında baska araçlarda girmişti. Herkes yavaş yavaş kendini kaybetmiş yağmurdan sırılsıklam olmuştu. Ben ise bilincimi yerinde tutmaya çalışıyordum.Çünkü Su ya zarar gelmesini istemiyordum. Derken Ahmet kibritlerle oynuyordu.Elinden bir tanesi samanların arasına düştü. Ben biraz kendime gelmiş vaziyetteydim ve orayı kontrol etmek icin ayağa kalktım gözlerim hafif bulanık görüyordu ama orada kibritin yanar vaziyette olabileceğini düşünmedim zaten yağmur da yağıyor diye düşünerek oturdum tekrar Su’nun yanına.
Su ile muhabbet kurmaya calışsam da nafileydi çünkü o gökte ki yıldızları saymaktan baska bir sey yapamaz olmuştu.Herkes başka bir tarafa dönerek sızmıştı.Bende Su’nun yanına uzanıp ona ayak uydurmaya calışıyordum.

Aradan gecen bir kaç dakika da gözlerim hafif kapanmış saçlarımın arasından esen rüzgarın keyfini sürüyordum. Bir kaç çıtırdı duydum ve gözlerimi açtım..
Açmamla ayağa kalkmam bir olmuştu.. Ahmet ve diger çocuklar yoktu.Etrafta nereden geldiği belli olmayan bir duman vardı. Hemen Su’ ya baktım görünürde herhangi birseyi yoktu ancak  oda gözlerini açtı ama benim gibi sessiz değil çığlıkçığlığa !  Su bagırdıkça ben etrafa bakıyordum acaba ne vardı diye.. Bir süre sonra etrafımızı saran alevleri farkettik.. Alevler her yerdeydi. Kaçacak yer bulamıyordum her yöne bakıyordum ama hic bir yer gözle görülecek gibi değildi.. Sonunda bir battaniye alevlerin üstünden yanımıza düştü. Su’nun elinden tuttum ve kendimize göre bir boşluk yaratıp o aradan çıkmayı planlıyordum.

Hızlı bir şekilde battaniye yi önümde bütün hünerini sergileyen atesın üstüne attım hala saçaklarıyla bize ulaşmaya calışsa da vücudumuzda bir kaç sıyrıktan öteye geçemiyordu.. Sonunda üstünden atlamayı başarmıştım hızlı bır şekilde alev topunun etrafında toplanan kalabalığa yöneldim.. Ancak oradakiler benimle ilgilenmeyi bırakın benden kaçıyorlardı adeta. O telaşla ne olduğunu anlamamıştım ta ki arkama dönüp bakana kadar..

Ateşten çıkardığım Su ile ellerini tuttuğum insan bedeni arasında dağlar kadar fark vardı.. Saçlarından kaptığı ufak bir kıvılcım bir kaç adımda bütün vücuduna yayılmış ve onun yaşama sevincini elinden almıştı.. Bir kaç saatliğine de olsa “Canıma can katan”  varlık bir kaç dakıka da kül olup gitmişti.. Hemde ellerı ellerımdeyken..

Mustafa ERDAĞ


Yasarzr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Instagram